Filmin başı bana sanki yeni başlamış bir dizi havası verdi. Değişik sekanslarda kısa kısa hikayelerle ana hikayeye bağlantılar kurulmaya çalışılıyor. Batman'in Superman'e kızgınlığının nedeni, Superman'in Dünya'daki varlığı, vs. Hepsi bir örümceğin ağı gibi yavaş yavaş birbirine bağlanıyor. Yine de bana çok kesik kesik geldi.
Filmin ikinci yarısı ile birlikte her şeyin arkasındaki güç iyice ortaya çıkar: Lex Luthor! Lex çizgi romanlardaki gibi gücü akıllıca kullanan kötü bir iş adamı değil, çılgınlık sınırını aşmış biri. Amaçlarına ulaşmak için her türlü terörü yapabilecek biri. Sanki bir tür Joker var karşımızda. Lex, beklenen Batman Superman dövüşünün arkasındaki beyin olarak ortaya çıkması yetmiyor gibi "B" planı olarak Doomsday'in yaratılmasına yol açıyor. Luthor gibi birinin hem Batman hem de Superman'in gizli kimliklerini biliyor olması da ayrı bir muamma.
Superman'in ölümüne getirir. Artık efsane kabul edilen 75. sayıya açık bir gönderme var ve en büyük kahramanımız "ölür" Ölşümü de Batman'in Justice League'i toplamaya iter.
Atmosfer belirgin olarak karanlık ve depresif. Bu da bizi aslında bir Batman filmindeyiz diye düşündürse de, Batman gibi Dünya'nın en büyük dedektifinin çevresinde dönen olaylara bu kadar kör olması ve Luthor'un manipülasyonları ile gaza gelmesi anlaşılmıyor. Superman ise yaşadığı ikilem yüzünden "Ben ne yapsam? Dikkat etmeliydim!" gibi iç sıkıntıları yaşıyor. Wonder woman bile yıllardır ilişki kurmadığı insanoğlu için birdiği THY uçağından inip geri dönmesinin nedeni bile tam anlaşılmıyor.
Bern Affleck beklediğimden çok daha başarılı. Henry Cavill ise Superma'in çelişkilerini güzel bir şekilde bize aktarabiliyor. Jesse Eisenberg Jokervari Luthor rolünde iyi ama Luthor bu mu diye insan soruyor. Gal Gadot ise rolüne cuk oturmuş.
Sonuç olarak kötü bir film mi? ASLA değil! Ama beklentilerinizi ne kadar karşılar o tamamen siz izleyince ortaya çıkacak. Benim için vasatın üstü bir filmdi. Belki DVD'si bize daha net bir hikaye anlatabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder